Saygıdeğer GİK Üyeleri;
14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleri sonrası üç GİK toplantısı yapıldı, ilk iki toplantıya katılıp görüşlerimi çok net şekilde ifade etmiştim. Kitabın tam ortasından konuşarak, sözleri sağa veya sola çekmeden, direkt olarak duygu ve düşüncelerimi paylaşmıştım. Bu süreçte yapılması gereken tek şey konuşmak ve konuştuktan sonra aksiyon almaktır. Einstein’ın güzel bir sözü var; ‘’Akıl aynı davranışları sergileyip, farklı sonuçlar beklememektir’’. Biz maalesef aynı şeyleri ısrarla yapıp, farklı sonuçlar bekliyoruz.
Ticaretin sermayesi para, siyasetin sermayesi insandır, ne kadar fazla insan size, partinize, yol arkadaşlarınıza ve partinin başındaki Genel Başkana inanırsa, o kadar başarılı olursunuz. İnsan eksilterek değil, insan arttırarak yol yürümek siyasette esastır.
Gelinen noktada maalesef parti olarak insan eksilterek yolumuza devam ediyoruz. Gün geçtikçe üye sayımız azalıyor ve biz hala maalesef Türkiye’nin üye sayısı olarak en büyük beşinci partisiyiz diye övünmeye çalışıyoruz. En başından beri Sayın Genel Başkana ilettiğimi tekrar ediyorum, üyelerin bilgileri alınıp, acilen kendilerine mektup yazılmalı ve kendileri onore edilmeliler. En baştan bu yapılmış olsaydı bugün aktif, gerçek ne kadar üyemiz var, bunların partimize bağlılığı devam ediyor mu, etmiyor mu öğrenmiş olurduk. Bu neye hizmet edecek diye soracak olanlara verilecek cevap çok basittir; siyasi partiler üyeleri ile güçlüdür, onlarla kurduğu aidiyet bağı ile ayakta güçlü şekilde kalırlar, öncelikle kendi üyelerine sahip çıkmalıdırlar, onlara güven vermelidirler, onlara biz buradayız demelidirler, ses vermelidirler ki sonra yeni üyelerde aileye katılsın.
Siyasi partiler kendi alanlarında başarılı, kendini kanıtlamış, daha doğru ifadeyle kendisini kurtarmış insanlarla, teşkilat mensupları ile başarılı olurlar, kendisine pek hayrı olmayanın ne partisine ne de ülkeye pek bir hayrı dokunmaz, katkısı olmaz. Adam seçerken en başta dikkat edilmesi gereken husus; maddi ve manevi tatminini sağlamış, hayata dair temel mücadelesini bitirmiş insanlar seçmektir. Bu tarz insanlar seçilmediğinde, onların yerine seçilenler yanlış kararlara pek ses çıkarmazlar, itiraz etmezler, itiraz etmeye cesaret gösteremezler, mevcut konumu koruma güdüsü ile sessiz kalırlar işte bu sessizlik bir Genel Başkan ve parti için en tehlikeli şeydir, belki de sonun başlangıcıdır.
Tabi burada sorulması gereken sorulardan bir tanesi de şudur; bir yapıda hayata dair temel mücadelesini bitirememiş, düşük profilliinsanlar neden tercih edilmektedir? Düzen devam etsin, fazla çatlak ses çıkmasın, itiraz gelmesin düşüncesi midir? Bu soruyu hepimiz kendimize sormalıyız.
Seçimlerden önce başta Genel Başkan olmak üzere bazı çalışma arkadaşlarımız seçimlere tek başına girmemizin mümkün olmadığını, partinin teşkilat yapısının, insan kaynağının ortada olduğunu, bu durumda en akıllıca seçeneğin CHP ile ittifak yapmak olduğunu savunmuşlardı.
Peki yapının, teşkilatların hali ortada ise, tek başımıza bir seçime girecek durumda değilsek, bir önceki seçimden bugüne kadar yani 2018 yılından bugüne kadar, beş yıl gibi uzun bir zaman diliminde yapıyı iyileştirmek için neden gerekli adımlar atılmadı?
Kâğıt üzerinde olan ama aslında fiili olarak mevcut olmayan, var olsa bile pek bir varlık gösteremeyen teşkilatlara neden önem verilmedi?
Demokrat Parti deyince yaşayan belli yaşın üzerindeki insanların aklına ilk gelecek isim Sayın Adnan Menderes’tir ve rahmetlinin memleketi Aydın’dır. Aydın’da teşkilatın tam olmamasının hiçbir mazereti olamaz ve olmamalıdır. Siyasi vefa, geçmişe saygı gereği Aydın ilinde il ve ilçeler örnek olmalıdır. Aydın vilayetinde merkezle beraber 17 ilçenin, yarısından fazlasında teşkilatımız yoktur, bugüne kadar buraya neden müdahale edilmemiştir?
Partinin örnek olarak gösterilecek teşkilatı Aydın olması gerekirken maalesef bugün il kongresi dahi çevre illerden gelen insanlar sayesinde kalabalık gözükmektedir ve ne acıdır ki 38 kişi ilehazirun imzalanıp kongre yapılabilmiştir. Bu 38 kişi içinde de 3 kişinin oyu boş sayılmıştır. Bu neyle açıklanır?Aydın da bile tam anlamıyla teşkilatlanma nasıl hala bugüne kadar sağlanamamıştır?Bu durum başta Genel Başkan olmak üzere hiç mi kimseyi üzmemektedir ve düşündürmemektedir?
81 vilayetin hepsinde bu düşünce yapısı ve çalışma metodu ile yapının düzeltilmesi kısa vadede pek mümkün görünmese de neden pilot 20-25 vilayet seçilmemiştir?
İnsan kaynağı ve gücümüz daha mantıklı bir şekilde neden kullanılmamıştır?
Görevde olduğum iki senedir bu önerimi(tabanımızın olduğu 20-25 vilayete odaklanma önerisi) Sayın Genel Başkana söylememe rağmen aksiyon alınmamıştır. Yalnız ben değil, partide yönetici konumunda olan bazı çalışma arkadaşlarımda geçmişte bu öneriyi Sayın Genel Başkana sunmalarına rağmen, onlar da karşılık alamadıklarını ifade etmişlerdir.
Ortak akılla seçilecek bu vilayetlerde teşkilatlar beş yıl gibi koca bir zaman diliminde neden düzeltilmemiştir? 81 vilayette sonuç almanın zorlukları herkes tarafından bilinip, kabul edilmişken, neden gücümüz ölçüsünde adımlar atılmamıştır?
Bu 20-25 vilayette seçimlerde biz de varız denecek yapılar neden kurulmamıştır?
Tek başına iktidar gerçeği ortadayken, tek başına iktidar olan partinin gücü ortadayken elbette Türkiye’nin tamamında sonuç almak çok kolay değildir ama 20-25 vilayette sonuç almak 77 yıllık asırlık çınar için çok zor değildi ama maalesef bu yapılmadı, gücümüz nispetinde yapılacak çok şey vardı ama maalesef birçok şey yapılmadı.
En son noktada ana muhalefet partisi CHP tarafından, DEMOKRAT PARTİ’YE iki milletvekilliği verildiği gerçeği listelerin teslim edilmesine 48 saat kala,başta Genel Başkan ve bazı yöneticiler tarafından öğrenilmesine rağmen neden aksiyon alınmamıştır? Bu bilgi neden başta divan ve GİK olmak üzere partinin yetkili kurulları acil toplantıya çağrılarak paylaşılmamıştır? Koskoca 48 saatte neden hiçbir şey yapılmamıştır? Sayın Cemal Enginyurt’un son dakika çabası olmasa 2 tane olan milletvekili sayısı, 3 bile olmayacaktı.
2018 seçimlerinden sonra yukarıdada bahsettiğim üyelere samimi ve içten mektuplar yazılmış olsaydı, bu üyeler üzerinde fokus gruplar halinde çalışmalar yapılsaydı, kararlı şekilde sadece üyelerimizin üzerine bile çalışmalar yapılsaydı, eş durumu da dikkate alınarak fireler çıktıktan sonra cebimizde en az 600.000 tane oyumuz olurdu. Bununla beraber tabanımızın olduğu 20-25 vilayet özel olarak seçilse, buralarda teşkilat yapımız düzeltilse, gerekli adımlar atılsaydı emin olun, bugün olduğumuz noktadan çok daha iyi yerde olurduk. Bunların hiçbirisi yıllardır yapılmamış ve yapılmamaya devam ediyor. İnsan bazen kendi kendine sormadan edemiyor, acaba neden yapılmıyor bunlar? Neden insan kazanmak için adımlar atılmıyor? Yoksa bizlerin bilmediği başka bir proje mi var?
Altılı masa içerisinde Kemal Kılıçdaroğlu ismini ilk zikreden bizim Genel Başkanımız ve milletvekilimiz olmuştu ve o süreçte, CHP’liler bile kendi genel başkanlarına sahip çıkmazken, ve diğer siyasi partilerden hiçbir destek açıklaması gelmezken bizim bazı yöneticilerimiz Kemal Bey’e sosyal medya üzerinden ve TV programlarından ciddi destek olmuşlardı, gelinen noktada altı partiye, İnce faktörüne, ekonomik krize rağmen Sayın Kemal Kılıçdaroğlu kaybetmiştir, bu çok ağır bir yenilgidir.
İlk ve en ciddi desteği veren siyasi parti DEMOKRAT PARTİ iken kontenjandan en az milletvekili alan siyasi parti yine DEMOKRAT PARTİ olmuştur maalesef. Hayat matematiktir, matematik ve istatistik asla yanılmaz, siyasi rakiplerimize de bakarak ne yaptık ve sonucunda ne aldık sorusunu sormamız gerekiyor kendimize. Siyasi rakiplerimiz içerisinde İYİ Parti’yi hariç tutarsak, diğerlerinin bizden güç olarak, oy olarak hiçbir farkı olmamasına rağmen, bir koydular, on aldılar ve on beş aldılar. Biz ise ne koyduk? Ne aldık? Bunun ASIL SORUMLUSU kimdir?
Bu kolay kolay unutulacak bir sonuç değildir.
Seçim yenilgisi sonrası, Başkanlık divanında ilk istifayı eden Faik Tunay olarak ben oldum, sonra Genel Sekreterimiz Serhan Yücel, sonra da Parti Sözcümüz Neslihan Çevik istifa etti, hepimiz kendi isteklerimiz ile istifa ettik, bizlerin yerine atamalar 22 Temmuz Cumartesi günü yapıldı. Yeni seçilen arkadaşlarımızı canı gönülden kutluyorum, başarılar diliyorum.
Kendi isteği ile istifa eden kişilerin yerine yeni atamalar yapmak, değişim olarak mı kabul edilecek?
Başkanlık divanında birkaç değişiklik ile yetinilecek midir? Bu değişiklikler de kendi rızaları ile istifa eden kişiler yerine yapılan atamalardır, demem o ki hala kimse sorumluluğu üzerine almamaktadır.
Kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu’na verilen sonsuz desteğin karşılığı alınamadığı gibi, seçim sonrası da yanlışlıklar devam etmektedir. Seçimleri Recep Tayyip Erdoğan net bir şekilde kazanmıştır, bundan önce girdiği dört genel seçimi, iki yerel seçimi ve iki referandumu kaybeden Sayın Kılıçdaroğlu yine kaybetmiştir, bu işi fazla kurcalamanın anlamı yoktur, tablo çok net ortadadır, aziz Türk milleti Sayın Kılıçdaroğlu’na seçim kazandırmayacaktır, bu gerçek ortadayken hâlâ Kemal Bey ısrarı nedir?
CHP’lilerden bile daha fazla Kemal Bey güzellemesi neden yapılmaktadır?
%48 sanki tek, blok oymuş gibi, başarı olarak nasıl savunulmaktadır?
Seçimler bittikten birkaç gün sonra seçimin kazananı Erdoğan görünmekle beraber asıl kazanan Kemal Bey demenin mantığı nedir?
77 yıllık koca çınar DEMOKRAT PARTİ acilen ve ivedi olarak kendi rotasını çizmeli ve yerel seçimlerde nüfusu 100.000’e yakın olan elli tane ilçede belediye başkanlığını kazanmayı hedeflemelidir. Gerçekçi hedef budur. Bunun için derhal aksiyon alınmalı, bu hedef ilçeler tespit edilmeli, teşkilat yapısı düzeltilmeli, doğru kadrolar seçilmeli, siyasi seferberlik başlatılmalıdır. Bunlar yapılmadığı takdirde, sekiz ay sonra yapılacak ilk GİK toplantısında ne yapsaydık, kadro mu vardı? İnsan yapısı mı uygundu? Kendi gücümüz mü vardı bahaneleri bugün olduğu gibi sıralanacaktır.
Biz bu cümleleri 28 Mayıs seçimlerinden sonra duyduğumuz için olacakları görebiliyoruz, bunlarla tekrar karşılaşmamak için bugün ivedi olarak aksiyon alınmalıdır, her geçen gün partinin aleyhine işlemektedir. Yerel seçimler için hedeflenen ilçelerde adaylar kısa süre içerisinde belirlenmeli ve en geç 1 Aralık günügeniş katılımlı, iddialı bir toplantı ile kamuoyu ile paylaşılmalıdır.Yanlış giden şeyleri düzeltecek olan kişi başta Genel Başkan’dır, sonuçlar ortaya çıktıktan sonra yanlışları düzeltmeyenin, düzeltme iradesi göstermeyenin ne yapalım yapı, teşkilat buydu deme hakkı yoktur.
CHP her seçim sonrası olduğu gibi parti içi sorunlara fokuslanmış durumdadır, iktidar partisi seçim zaferinden hemen sonra yerel seçim için çalışmaları başlatmasına, kaybettiği yerlerde kazanabilecek aday bulma derdine düşmüşken, ana muhalefetin bu durumda olması içler acısı bir durumdur, yaşananlar ifade ve fikir özgürlüğü ile açıklanamayacak kadar büyük siyasi hatalardır ve yanlışlardır.
Ana muhalefetin durumu bizi ilgilendirmez, her partinin kendi iç sorunudur ama bizi ilgilendiren nokta, bu haliyle ana muhalefetin genel başkanının peşine takılmak, kendi yolumuzu açmamak ve kamuoyunda kendi destekçileri tarafından bile sert bir şekilde eleştirilen ana muhalefetin Genel Başkanını savunur pozisyonda olmaktır. Yapılması gereken tek şey; kendi işimize bakmak, teşkilat yapımızı düzeltmek, sorunları ZAMANA YAYMADAN, hallederiz, bakarız demeden hemen aksiyon alarak kalıcı şekilde çözmek ve yerel seçimlere hazır olmaktır.
Size ‘’Silkele Süleyman düşecekler’’ şeklinde halkın üretip siyasi tarihimize geçen seçim sloganının hikayesini anlatacak değilim, yalnız rahmetli Demirel’i ziyaret eden bir heyete 2007 yılında söylediği bir şeyi hatırlatmak isterim. Heyet kendisine gelin başımıza geçin, iktidarı devirelim, silkeleyelim dediği zaman cebinden nüfus kağıdını çıkarıp, şunu on yıl aşağı çekin o zaman olur, iktidarla mücadele etmek için gençlik şarttır demiştir.
Gençlikle beraber; kararlılık, sorunları büyümeden çözmek, doğru ekip seçmek, istemeyi bilmek,gerçek anlamda çalışanları, yeni fikirler üretenleri takdir etmek, gerçek anlamda çalışanların arkasında durmak, her söyleneni onaylayan değil, itiraz edip, katkı sunacak, itiraz edilen şeye karşı alternatif çözüm önerileri sunacak kişileri ekibe seçmek ve en önemlisi de geçmişi onurlandırıp, geleceği düşleyen insanlarla yol yürümek olması gerekenlerdir. Siyaset İDDİA işidir, iddiası olmayanın sonuç alması, başarılı olması mümkün değildir.
2018 seçimlerinden sonra bir milletvekilimiz varken, bugün üç milletvekilimiz vardır, elimizdeki belediye sayısı bellidir. Gelinen nokta istenilen, arzu edilen, 77 yıllık koca çınara yakışan bir tablo değildir.
Altılı masa ile ittifak sürecinde Sayın Genel Başkanın daha fazla görünür olması, medyada kendisine daha fazla yer verilmesi hepimiz için mutluluk verici olsa da , büyük başarı olarak görülmemelidir. 2012 yılından beri Genel Başkan olan, Genel Başkanımızın iki senedir daha yeni yeni medyada yer bulması sevindiricidir ama buraya bakıp, geleceğe maalesef çok umutla bakamıyoruz. Yer bulunan medya kanalları iktidara muhalif olan kanallardır, bu kanalların izleyenleri ağırlıklı CHP ve İYİ PARTİ seçmenidir, buralarda görünür olmak elbette önemlidir, çok olumludur, herkesi mutlu etmektedir ama 77 yıllık koca çınar olan bir siyasi partiye ve 11 senedir Genel Başkan olan Genel Başkanımıza yetecek ve övünülecek başarılar değildir, bunlarla yetinmek olsa olsa küçük olsun bizim olsun anlayışına sahip insanlara yakışır. Günün sonunda siyasette altın kural aldığın oydur, TV’lerde yer almak, medyada görünür olmak elbette önemlidir ama mesele oya ne kadar yansıdığıdır.
Seçimler bitti ve muhalefet hâlâ özeleştirisini yapmadı ve yapmamakta ısrar ediyor maalesef.Hâlâ seçim öncesi kullanılan söylemler devam ediyor, hatalardan ders çıkarılmıyor, Sayın Erdoğan kazandı ve biz bütün lehimize olan şartlara rağmen kaybettik denmiyor, bütün bunlarla beraber altılı masanın en büyük siyasi partisi olan CHP’nin iç kavgaları kamuoyu önünde yaşanmaya devam ediyor. Bu şekilde devam edilirse korkarım ki yerel seçimlerde hüsran ile sonuçlanacak. CHP’nin Türkiye genelinde partimize vereceği konuşulan bir belediye başkanlığı ve 100-200 belediye meclis üyesi partimize yakışacak bir şey olmayacaktır, parti kendi göbeğini kendisi kesmeli ve adaylarını çıkarmalıdır ve yarışta bende varım demelidir.
Kısa bir süre önce CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun katıldığı bir TV programında son hafta acele ile ittifaka dahil ettiği, Zafer Partisi Genel Başkanı Sayın Ümit Özdağ ile yaptığı protokol ile ortaya çıkan gerçekler acı vericidir. Siyasi rakibini tek adamlıkla suçlayan ve söylemleri bu yönde hakarete varan bir Genel Başkanının seçimlere dört, beş gün kala bir başka lider ile ittifak yapması ve bu ittifakı bırakın altılı masayı oluşturan siyasi parti liderleri ile paylaşmaması, kendi Genel Başkan Yardımcıları ile dahi paylaşmaması şaşkınlık verici, acı bir hadisedir. Bu zihniyet ile daha ne kadar beraber yol yürünecektir?
DEMOKRAT PARTİ olarak hatalardan ders almış bir şekilde yolumuza devam etmek için, yerel seçimlerde elli tane ilçeyi kazanabilmek için, yerel seçimler sonrası bir dahaki genel seçimlere hazır olabilmek için iç hesaplaşmamızı yapmamız gerekmektedir, bunun yolu da kongreyi toplamaktır. Kongrede söz hakkı isteyen herkes, her partili kürsüye çıkmalı ve konuşmalıdır, derdini anlatmalıdır. Kongre 77 yıllık koca çınara yakışan bir kongre olmalıdır, herkes eteğindeki taşları dökmelidir ve ayrışmadan, birlik ve beraberlik içerisinde daha da güçlenerek yola devam edilmelidir.Konuşmalar kişiler üzerinden değil, yönetim tarzı, iş yapış tarzı üzerinden yapılmalıdır.
Sayın Genel Başkanımızınher zaman olduğu gibi çok dar bir çevreyle fikrini paylaşıp, Kasım veya Aralık ayı içerisinde kongre planladığı konuşulmaktadır,madem bu yönde bir karar vardır o zaman beklemenin anlamı yoktur, Ağustos ayı içerisinde hemen kongre toplanmalıdır. Sayın Genel Başkan kongre sonucu yoluna devam edecekse, yeni yönetim anlayışını benimsemeli, kazanmaya odaklanmalıdır, partimizin kodlarını muhalefete göre değil, iktidara göre yazmalıdır, yeni oluşacak GİK ve diğer kurullar partiyi ileriye taşıyacak, eski ile yeninin dengeli şekilde harmanlandığı, üreten, yeni fikirlerle, yeni siyaset kültürü oluşturacak, iktidar hayali ile yanıp tutuşan isimlerden oluşmalıdır.
Yok Genel Başkan yoluna devam etmeyecekse aynı koşullar yeni seçilecek Genel Başkan için de geçerli olmalıdır. Türkiye’nin en eski ikinci siyasi partisi olan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün son Başbakanı, milli mücadelenin Galip Hocası, Celal Bayar’ın partisi, merkez sağın tescilli markası DEMOKRAT PARTİ bu halde olmamalıdır. Ana hedefi insan kazanmak olan için kazanılacak çok insan, iş yapmak isteyen için yapılacak çok iş, yol yürümek isteyen için çok yol vardır.
Saygılarımla
Faik Tunay
Demokrat Parti Genel İdare Kurulu Üyesi